S.S.S.

Zekat, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder.

1. Müslüman olmak
2. Akıl sahibi(Şafii mezhebinde aranmaz)
3. Baluğ çağına ermiş olmak(Şafii mezhebinde aranmaz)
4. Hür olmak
5. Mal sahibi olmak (Temlik)
6. Malın nisap miktarına ulaşması
Bir kimseye zekatın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekatın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir. Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekat bu süre dolmadan önce de verilebilir. Zekatın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekat bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez. Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır. Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ya da okul, medrese cami gibi ibâha denilen yollarla fakire zekat verilmiş olmaz.

• Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar
• Zirai ürünler
• Ticaret-alım ve satım yapılan mallar
• Para, altın, gümüş vb.
• Madenler

Tevbe suresi 60. Ayete göre zekat düşen 8 kesim aşağıdaki gibidir:
Fakirler, Miskinler, Zekat toplamakla görevlendirilen memurlar, Müellefe-i kulûb, Esaretten kurtulacaklar, Borçlular, Allah yolunda olanlar, Yolda kalmış olanlardır. Fakir ve miskin, temel ihtiyaçları dışında herhangi bir maldan nisab miktarına sahip olmayan kimsedir. Ancak temel ihtiyaçları dışında, ister artıcı (nâmî) vasıfta olsun ister olmasın, herhangi bir maldan nisap miktarına sahip olan kimse fakir veya miskin kapsamında olmadığından ona zekat verilmez (İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 266).
Borçlu, kul hakkı olarak borcu olan ve borcunu ödeyeceği maldan başka nisab miktarı malı bulunmayan kimsedir (İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 268).
Yolda kalmış kimse, sürekli yaşadığı yerde malı bulunsa bile, çıktığı yolculukta parasız kalıp parasına ulaşma imkânı bulamayan, başka bir deyişle, parasızlıktan yolda kalmış ve memleketine dönemeyen kimsedir. Bu kimseye, malının bulunduğu yere dönmesine ve dönünceye kadarki ihtiyaçlarını gidermesine yetecek kadar zekat verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, II, 43-46).
Günümüzde yolcu olan kişi istediği zaman memleketindeki parayı banka kartı veya başka bir yöntemle alma imkânına sahipse ona zekat verilmez. “Allah yolunda” anlamına gelen “fî sebîlillah” ifadesi ise, kendisini Allah yoluna ve İslam’a adamış hac yolcuları, askerler ve ilim için yola çıkan gerçek kişiler olarak yorumlanmıştır.

Nisap, zekatla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, 80.18 gr altın değerinde nami yani maddi olarak artıcı mal varlığına\paraya sahip olmak nisap miktarına ulaşmak demektir. Paralar (altın, gümüş, döviz vb.), ticari olan varlıklar ve bunların gelirleri, yatırım amaçlı gayr-i menkuller vb. birikimlerin nisap miktarı 80,18 gram altın veya onun değerinde bir meblağdır. Altının zekat nisabı oluşması açısından altındaki ayar farkı önemli değildir.Nisap miktarı nakit ve ticari malların hesabında 22 ayar altın üzerinden hesaplanır. Nisap miktarına ilk defa sahip olan kişinin zekatla yükümlü olabilmesi için bu birikimi nisaba ulaştığı andan itibaren üzerinden bir tam kameri yılın (354 gün) geçmesi gerekir. Bu birikimin üzerinden bir kameri yıl geçtikten sonra o zekat yılı içerisinde ödenecek borçlar çıkartılır, alacaklar eklenir ve elde edilen meblağ 80,18 gram altına eş veya daha fazla ise bunun tamamı zekata tabidir ve kişinin zekatla yükümlü olduğu an, o andır. Kişi kendisi için bu tarihi başlangıç günü belirleyip artık bundan sonra zekat hesabını, her kameri yılın hep aynı gününde bu şekilde yapar. Yıl içerisindeki mallara ait artışlar veya eksilmeler değil, yıl sonundaki değeri baz alınarak hesaplama yapılır. Buna göre yıl içerisindeki artışlar üzerinden bir kameri sene geçme şartı aranmamaktadır. Ancak kişi zekatla yüküm olduktan sonra zekat ödemesi için bu süre dolmadan önce de ödeme yapılmasında dinen bir engel bulunmamaktadır. Bu tür varlıklardan / birikimlerden zekat ödenme oranı kırkta bir (1 / 40) yani % 2,5’tir.Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekat için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde Hanefilere göre zekata tabidir.

Zekatın verileceği yerler, Tevbe sûresinin 60. âyetinde belirlenmiştir.
Buna göre zekat, ilke olarak fakirlerin ve ihtiyaç sahibi bireylerin hakkıdır. Bu itibarla, belirli şartları taşıyan müslümanların yükümlü oldukları zekat ve fıtır sadakasının, Kur’an-ı Kerim’de belirlenen yerler dışında herhangi bir yere verilmesi veya cami, köprü, yol, okul, su gibi hayır işlerine sarf edilmesi, Hanefîlerce caiz görülmemiştir. Bu esas gözetilmeksizin zekat niyeti ile yapılan ödemeler zekat yerine geçmez.
Zekat, kendilerine zekat verilmesi caiz olan kimselere doğrudan teslim edilebileceği gibi, aracı vasıtası ile de ulaştırılabilir. Bu aracının birey olması ile kurum olması arasında fark yoktur. Buna göre hayır kurumu veya sivil toplum kuruluşu, toplayacağı zekatları Kur’an’da belirlenen yerlere/fakir ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorsa aracı konumunda olan bu kuruluşlara zekat emanet edilebilir. Zekatı hak sahiplerine ulaştırmayıp, inşaat, aydınlatma, büro masrafları gibi genel hizmetleri içinde değerlendirecek olan kuruluşlara ise zekat verilmez. Halka hizmet veren bu gibi kurumların varlıklarını sürdürmeleri için desteklenmeleri önemlidir. Ancak bu, zekat dışında gönüllü yardımlar yolu ile yapılmalıdır. Bunun yanında kamusal ve bireysel denetimler de ihmal edilmemelidir.